GazeteZ

Devrim arabası ekibinin müdürü: Yedek şişede benzin vardı, kullanmadılar

Vakanüvis

Türkiye’nin heyecanla beklediği vizyon proje Togg’un seri üretiminin gerçekleştirileceği Gemlik Kampüsü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla Cumartesi günü açılıyor. Milletçe göğsümüz kabaracak. Muhalif kesimlerde, bu mutlu günden sanki mutlu olmadıklarını düşündürtenler de var tabii.

Bu çevrelerin hâli, yaklaşık yarım asır önce Devrim otomobilinin etrafındaki tartışmaları, iddiaları, karanlık noktaları da akla getiriyor. Büyük bir talihsizlik yaşayan daha doğrusu yaşatılan bu ilk yerli otomobile dair çok şey yazılıp çizildi. Bu meyanda, o yıllarda projenin başında olan, sonrasında Sanayi Bakanlığı da yapan Orhan Alp’in anlattıkları da ibretlik. Yıllar yıllar öncebir meslek dergisine röportaj veren Orhan Alp, Devrim’in etrafında olup bitenleri “gayet sansürsüz” ortaya koymuş.

Profesör Porsche’tan eğitim alıp Türkiye’ye gelmişti

2010 yılında hayata veda eden Orhan Alp, 2007 yılında TMMOB’un “Mühendis ve Makine” dergisine verdiği röportajda, öncelikle eğitim ve iş hayatını anlatmıştı. Alp, 1937 yılında devlet bursuyla Almanya’ya mühendislik eğitimine gönderilmişti. Burada Volkswagen’in ünlü Beetle’ını (Kaplumbağa) tasarlayan, Alman tankları Tiger I, Tiger II ve Elefant’ın tasarımlarına da katkıda bulunan, ayrıca Porsche otomobil fabrikasının kurucusu olan Prof. Dr. Ferdinand Porsche’un öğrencilerinden olan Orhan Alp, 1942 yılında, 23 yaşındayken Berlin Teknik Üniversitesi’ndeki mühendislik öğrenimini tamamlamıştı.

Çalışma hayatına başladığı TCDD’de “Fabrikalar Şube Amirliği”, “Başmühendislik”, “Teknik Müşavirlik”, “Başkan Yardımcılığı” ve “Fabrikalar Dairesi Başkanlığı” görevlerinde bulunan Alp; 1964 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde ders de vermişti. Daha sonra siyasete atılan Orhan Alp, 1965 yılında Demirel Hükümeti’nde Bayındırlık Bakanlığı’na getirilmiş, 1978 yılında ise CHP’ye geçerek Ecevit Hükümeti’nde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yapmıştı.

27 Mayısçılar, Devrim’in beş ay içinde yapılmasını istemiş

Eskişehir’de; demiryollarının, lokomotif başta olmak üzere teknik ihtiyaçlarına yönelik üretim yaptıklarını anlatan Orhan Alp, Devrim otomobili fikrinin ortaya atılması ve sonrasındaki gelişmeleri şöyle anlatmıştı:

“Adı Devrim olmasın Anadolu olsun” dedim ama dinletemedim

Orhan Alp, çalışmalara bir İngiliz, bir de Aman arabasını alıp, fabrikaya getirmeleriyle başladıklarını belirterek, sonrasını şöyle anlatmıştı: “Küçük arabalar vardı, onlarla ilgilenmedik. Fikrimiz şu: En az 60 beygir olsun ki güçlü olsun. Motorlarıyla çok uğraştık. Cidden fevkalade motorlar yaptık. İmalata devam ederken, yetkililerle görüşmelerimde hep, ‘Bu arabanın adı Anadolu olsun’ diyordum. Anadolu bizim gözbebeğimiz. Cumhuriyet Bayramı yaklaşmıştı, arabanın bitmesine 10-15 gün kalmıştı. Emin Bozoğlu adında bir Genel Müdür Yardımcısı vardı, o geldi, ‘Anadolu olmaz. Hükümette karar alındı, adını Devrim koyacağız’ dedi. İtiraz ettim. ‘Yanlış yoldasın. Bu isim siyasi olur. Bu adın ne getireceği belli olmaz’ dedim ama dinletemedim.

Eğer Devrim arabası demeseydik bu iş bugün vagon imali gibi büyük çapta devam eder, Türkiye’nin durumu bambaşka olurdu. İsmi neden sorun oldu? Şundan: Meselâ, Süleyman Demirel Başbakan oldu, bu Devrim otomobilinden alayla bahsetti. Yani gelen iktidarlar, ihtilal politikasının bir işi mülahazasıyla Devrim arabalarını tutmadılar. Bu siyasi bir mesele oldu. Bunu herkes anlamıyor ama böyle bir boyutu da var. Demirel’e meselâ ben, ‘Devrim’i yapanlardanım’ demedim. Deseydim beni uzaklaştırırdı. Meselâ, Vehbi Koç biliyordu bunları, Anadolu ismi macerasını ve o ürettiği arabaya Anadol dedi.”


Devrim trenle değil de karayolundan gelseydi iş başka olurdu

Devrim arabalarının çok tartışılan “benzin koymayı unutma” olayını da anlatan Orhan Alp, buradaki hatanın, arabaları trenle yollama kararıyla başladığını söylemişti. Alp, şunları anlatmıştı: “Aslında arabalar Eskişehir’den Ankara’ya kara yoluyla gelebilirdi ama birileri ‘Trenle gitsin’ diyor. Trenle gidince de ‘Vagon içinde benzinli araç olmasın, kaza olur, bir şey olur, patlar yanar filan.’ deniyor. Arabaları kullananlar, fabrikada yetişen adamlardan. Trafikçiler arabaları bunlardan tören için alıyor ama bu bizim fabrikada yetişen adamlar, ‘Arabada benzin yok.’ demiyorlar. Orada biraz da sabotaj var. Birisinde de bir şişe benzin var hem de, yüksek oktanlı da ama demiyorlar işte ‘Benzin var’ diye. Kimseyi itham etmek istemem ama ben olsam benzinsiz götürür müyüm devlet başkanının yanına? Olmaz yani değil mi? Demek ki bu çocuk, hem de mühendismiş, ben adamı tanıyorum. Biraz ağır, fen bir adamdır ama tabii şimdi Vehbi Koç da araba imal etmek için takip ediyordu bu imalatı. Ben hiçbir zaman Vehbi Koç’u kötülemek istemem. İyi yetişmiş, memleketine hizmet etmiş bir adam. Ama tabii burada biraz ihmal var. Ben olsam o mühendisin yerinde, kıyameti kopartırım, arabayı yerinde durdururum, önüne geçerim, ‘Arabanın benzini yok! Siz deli misiniz bunu buraya getiriyorsunuz?’ derim.”

Röportajda, “Peki daha sonra Anadol’u yapan kadrolar içinde yer aldı mı bu mühendis?” sorusu üzerine de Alp, “Evet tabii, o oradaydı. Sabotaj değil ama ihmal var. Yani çocuğun, benzinsiz arabayı Meclis’e götürmesini affetmiyorum. Bu işte günahına girmeyeyim ama eğer Devrim’i tutan birisi olsaydı bunu yapmazdı. Size sorarım yani. İki araba var, ikinci arabada biraz benzin varmış. Cemal Gürsel de hiç benzini olmayan arabaya binmiş O adam nasıl müsaade ediyor? Cemal Gürsel’i ben nasıl bindiririm? Bunu bana izah etsinler. Ben üretimde vardım, arabaların Ankara’ya gidişinde dahlim yoktu. Ben duyunca tabii, hemen gittim arabanın yanına, benzin koyduk. Sonra hipodroma törene gittik. Hatta arabaların birinde de ben vardım törende. Cemal Gürsel iyi niyeti bir adam ama bu imalatı istemeyenlerin böyle bir hareket yapabileceklerini düşünmesi lazımdı. Bunu etrafına söylemesi lazımdı.”

Devrim arabalarından birisinin kayıp olduğunu da anlatan Orhan Alp, “Birkaç yıl önce, birini getirdiler. Bindik. Diyorlar ki, ‘Dört tane var.’ Hayır efendim, sadece iki tane yapıldı, öbürü de kayıptı. Bu projeye karşı olan biri, Devrim’e karşı olan biri, bir adam bunu kırdı, bunu paçavraya çevirdi” demişti.

“Biz bunu yapamayız” diyen bir kafa var

Eski Sanayi Bakanı Orhan Alp, söyleşisinde, Türkiye’nin gelişmiş üretim yapamayacağına inanan bir kesimin eskiden beri var olduğunu dile getirmişti. “Bu kafa var hala. ‘Biz bunu nasıl yaparız? Yapamayız’ diyen bir kafa” ifadesini kullanan Alp, Devrim otomobilinin yapım sürecine başladığında kendisine söylenenleri şöyle aktarmıştı: “Bana, ‘Topluiğne bile yapamadık, sen neyin peşindesin Orhan Bey?’ derlerdi. ‘Nasıl toplu iğne yapamayız’ diye hep hayret etmiştim. Bugüne bakalım. Şimdi, bunca telefon hep ithal. Yolda giderken bakıyorum arabalara, 22 tane marka var, bunlar ithal, yedek parçaları ithal, her şeyleri dışarıdan. Burada yapılan arabaları da tutmuyorum. Çünkü dışarıdan geliyor her şey, burada monte ediliyor. Bunlar yerli malı araba değil.”

Yapacaktık yerli arabayı, halka ucuza satacaktık

Devrim otomobili projesinin başındaki isim Orhan Alp, röportajda Türk otomotiv sanayiinin yanlış bir çizgide geliştiğini de kaydetmişti. Alp, şu değerlendirmelerde bulunmuştu: “Bugün yüreğim sızlıyor. Türkiye’yi buna layık görmüyorum. Biz evvela kendi millî arabamızı yapacaktık ve halka açık, ucuz olacaktı. Herkesin almasını teşvik edecektik. Sonra meselâ, askeriyeye verirdik, devlet dairelerine verirdik. Şimdi yapılacak belli. Derhal yerli arabayı başlatmak lâzım. Benim kendime göre bir fikrim var. Sanayi Bakanlığı’nın, ‘Her ilde şunu şunu imal edeceğiz’ demesi lâzım. Meselâ, Necmettin Erbakan ‘Konya, Kayseri, Ankara’ demiş, üçünün arasında bir tercih yapamadığı için de başlatamamıştı. Bakanlık diyecek ki, ‘Biz şu şehirde otomobil yaptıracağız.’ Meselâ, Urfa’ya gideceksin, işadamlarına ‘Sizin şehrinize fabrika kuracağız’ diyeceksin. Sonra İstanbul’daki Urfalı işadamlarını da toplayacaksın, 15, 20 işadamını ortak edeceksin, başına da güvenilir birini getireceksin. Araba yapmakta ne var?”


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir